ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KANDIRA

KOCAELİ İLİ KANDIRA İLÇESİ
KANDIRA İLÇE TANITIM
kandıra 
kocaeli kandıra 
kandıra kocaeli
KANDIRA’NIN COĞRAFİ DURUMU
Kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Karasu güneydoğusunda Adapazarı güneyinde İzmit, batısında Şile kazaları vardır.
İstanbul mebde tulüne nazaran derece tulü doğuda ve derece arzı kuzeyindedir.
Yüzölçümü:2290 kilometrekaredir. Karasu’ya verilen arazi bu rakamdan düşülmelidir.
KANDIRA İLÇE YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Eşkâl ve arazi zemini
Kuzey Anadolu’nun sıra dağlarının alçalarak Karadeniz boğazına çıktığı kısma tesadüf eden Kandıra kazasının arazisi çok dalgalı ve bir sürü küçük tepelerle örtülüdür. Bu tepelerin önemli kısmı meşe ve gürgen ormanlarıyla meşhurdur. En güzel ve cidden emsalsiz manzara arz eden tepeleri vardır. Özellikle Kandıra mezirgâhı olan Baba tepesi kayda değer bir yerdir.
KANDIRA İLÇE AKARSULAR
Akarsular:
Kazada önemli addedilecek akarsu yoktur. Küçük çay ve ırmakları, kuzey satıh mailine akar ve Karadeniz’e dökülürler. Erman, Karabaş, Kumcağız, Gürken Pınarı, Hataplı deresi, Ağva, Eğercili, Dereyol, Çelebioğlu dereleri gibi ufak derelerin tulleri 32 kilometreyi tecavüz etmediği vasati olarak saatte denize döktükleri su miktarı da 215 tonu geçmez.
KANDIRA İLÇE İKLİM
İklim
Tamamıyla Karadeniz iklimidir. Kandıra arazisi üzerinden daimi kuzey rüzgârları eksik olamaz, kuzey sahillerinde dağlar ve tepeler alçak olması nedeniyle kışın şiddetli rüzgârlar ve yazın sisli esen ratıp rüzgârlarla kandıra iklimi çok şiddetli olmaktadır. İklime sert denilebilir. Yaz kısa ve kışı soğuk ve yağmurludur.
KANDIRA İLÇE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Bitki örtüsü
Kaza dâhilindeki çeşitli bitkiler bölge ve iklim tarzlarına göre değişir. Soğuk veya iklimi kuzey rüzgârları veya yoğun sisler ekseriya bitkilerin faaliyet nemalarını zayıflatırlar. Özellikle ağaçların çiçek açma zamanına tesadüf eden şubat ve mart aylarındaki kırağılar ve şiddetli kuzey rüzgârları muhitin meyvesiz kalmasına neden olurlar.
KANDIRA İLÇE HAYVANCILIK
Hayvan hayatı
Geniş araziye ve ormanlara sahip olan Kandıra da her zaman için hayvanlar gıdalarını bulabilirler. Bu itibarla Kandıra köylüsü çok hayvan besler. Koyun sığır ve at ıslaha muhtaç iseler de köylü gıdanın bolluğu sayesinde zikredilen hayvanattan istifade etmektedir. Kışın soğuk zamanlarda meralar, karla kaplı olması nedeniyle hayvanlar ahırlarda beslenir.
ŞİLE BEZİ
KANDIRA BEZİ ÜZERİNE
70 cm eninde keten bezleri yapılacak
Vilayetin başlıca mahsullerinden biride ketendir. Bu mahsullerden halkımızın azami surette faydalanmasını sağlamak için Sapanca ve civarı Bayındırlık Türk Anonim Şirketi bu işe el koymuş olduğundan şirket ilk olarak keten bezlerinin 70 cm eninde yaptırılmasına karar vermiş ve bu konuda köylülerin ellerinde mevcut olan dar tezgâhların genişletilmesi hakkında birleri almış ve işe başlamıştır.
KANDIRA İLÇE COĞRAFYA
Kandıra İlçesi, Marmara Bölgesi’nde Kocaeli İline bağlı Karadeniz’de 52 km. uzunluğunda kıyısı olan tek ilçe olup, yüzölçümü 933 km² dir.
Doğusunda Sakarya (Adapazarı) İli, batısında İstanbul ili, kuzeyinde Karadeniz, Güneyinde ise İzmit(Kocaeli) merkez ilçesi bulunmaktadır.
Kandıra’ya karayolu ile üç ayrı yönden ulaşmak mümkündür. İstanbul-Ankara arasında TEM otoyolu Kandıra sapağından ayrılarak 35 km. sonra Kandıra’ya ulaşılır. Adapazarı’na 45 km. mesafede Kaynarca ve Kaymas üzerinden bir diğer yolla bağlantısı vardır. İstanbul İli, Şile İlçesi ve Ağva ilçesini takip eden bir yol ile de Kandıra’ya ulaşmak mümkündür. Ağva-Kandıra arası 38 km.’dir.
Kandıra ilçesinin arazisi küçük tepelerle kaplıdır. İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 75 metredir. İlçede; Babadağ’ı (400 m.), Çaltepesi (350 m.) gibi bölgeye göre yüksek sayılabilecek tepeler bulunmaktadır.
Kandıra’nın Karadeniz’e dökülen 3 önemli deresi bulunmaktadır. Sarısu Deresi 25 km., Seyrek Deresi 11 km., Kumcağız Deresi 7 km. uzunluğundadır ve debileri düzensizdir.
İlçenin iklimi Batı Karadeniz ve Marmara bölgeleri ikliminin tesiri altındadır. İstikrarlı bir iklimi olmamakla beraber geçit iklimi özelliğini taşır. Yazın yağışlar genellikle düzensizdir. Kuzeyden gelen sert rüzgarları, kıyı boyunca uzanan sıradağlar engeller. Kış mevsimi genellikle fazla sert geçmez, yağışlar genellikle yağmur şeklinde olup, kar yağışı az olmaktadır.
KANDIRA YOĞURDU
Kandıra önceleri avcılık açısından oldukça zengin bir bölgeydi, fakat ormanların azalması, kullanılan zirai ilaçların zararları ve bilinçsiz avlanmalar neticesinde av hayvanları tür olarak azalmıştır.
Balıkçılık Kefken ve Bağırganlı halkının en büyük geçim kaynaklarından biridir. Bunların dışında Kerpe, Seyrek ve diğer koylarda küçük teknelerle balık avlanmaktadır. Bu bölgede istavrit, tekir, levrek, mezgit, kefal, sazan, kalkan ve palamut gibi değişik balık türleri bolca bulunmaktadır.
İlçe yeşillik ve orman bakımından adeta cennet gibidir. Kıyı şeridi boyunca uzanan ormanlar önemli bir alanı kaplar. Orman teşkilatı tarafından hızlı gelişen çam türleri yetiştirilmiştir. Doğal olarak gelişen türler; meşe, gürgen, ıhlamur, kestane ve kızılcıktır.
İlçenin Pınarlı Köyü’nde doğal göl, Karaağaç ve Kaynarca İlçesinin Arifağa Köyleri arasında Kamış Gölü, Ütük’te bir Gölet, ayrıca Ahmethacılar ile Kaymazerikli Köyleri arasında Toramanlar Göleti ve Seyitaliler ile Sarıcaali köyleri arasında sulama amaçlı kullanılan Arıklar Göleti vardır.
KANDIRA İLÇE YOĞURDU
Duruluğuyla ab-ı hayat serinliği veren,lezzeti ile baş döndüren bir yoğurt yediğinizde,üretim yerine bir bakın..Kandıra adresini görmeniz çok yüksek bir olasılıktır.Ulusal üne sahip Kandıra Yoğurdu bölgenin verimli bitki örtüsünden beslenen mandaların sütlerinin işlenmesi ile elde edilmektedir.İlçenin özellikle Akça ova ve Araman köylerinde süt ürünlerini değerlendiren mandıralar bulunmaktadır.
Kandıra Yoğurdu’nu ünlü yapan en önemli özellik; geçmişte çok sayıda bulunan, günümüzde ise sayısı azalmakla birlikte hala varlığını devam ettiren manda sütü katkılı yapılıyor olmasıdır. Kandıra Yoğurdu, üçte 2 oranında manda sütü ve üçte 1 oranında inek sütü karıştırılarak, özel şartlarda ve alüminyum kaplarda mayalanarak elde ediliyor ve aynı kaplarda tüketiciye sunuluyor olmasıdır.
Bu nedenle hem Kandıra’yı hem de yoğurdunu tanıtmak, yoğurt üreticilerini teşvik etmek amacıyla, Kandıra’da 2000 yılından bu yana her yıl Kandıra Kültür Sanat ve Yoğurt Şenlikleri düzenlenmektedir. İlçeyle adı özdeşleşmiş Kandıra Yoğurdu, yine ilçeye has yöntemlerle yapılmaktadır. 2005 yılı itibari ile Kandıra Kaymakamlığı girişimi ile Kandıra Yoğurdu patent çalışmaları başlatılmıştır. 24/04/2005 tarihinde resmi gazetede tescil ilanı verilmiştir. Ve Kandıra Yoğurduna Patent alınmıştır.
KANDIRA YOĞURDU ARTIK TOPRAK KAPTA
Kandıra Belediye Başkanı Cengiz Kan tarafından başlatılan proje; Kandıra yoğurdunun plastik kaplardan çıkartılarak vatandaşlarımıza toprak kaplarda sunulması.
Proje içeriğinde ilçemizin değerlerinden olan Kandıra yoğurdunun plastik kaplardan çıkartılarak toprak kaplara alınması. Yapılacak olan çalışmalar ile Kandıra yoğurdu daha önceleri sunulan bakraçlar ile aynı şekilde toprak kap olarak yaptırılacak. Yapılan toprak kaplar yoğurt üreticilerine kandıra belediyesi tarafından dağıtılıcak. 
Başkan Kan proje kapsamında Kandıra yoğurdunun artık plastik kaplarda vatandaşlarımıza satılmayacağını, yoğurt üreticilerinin toprak yoğurt kaplarını belediyeden temin edeceğini ve bütün köylerdeki yoğurt üreten vatandaşlarımızın toprak kapları kullanması gerektiğini belirtti. Dağıtılacak olan toprak kapalar ile Kandıra da ne kadar yoğurt üreticisi bulunduğu da tespit edilmiş olacak.
Kandıra Belediye Başkanı Cengiz KAN ilklere imza atmaya devam ediyor. Başkanlığa geldiği günden itibaren Kandıra için canını dişine takıp çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Kandıra yoğurdu artık plastik kaplarda değil toprak yoğurt kaplarında vatandaşlarımıza ulaşacak.
İzmit Körfezi´nin kuzeyinde Karadeniz sahilindedir. İlçe, kuzeyde Karadeniz´in engin sularına yaslanırken, doğuda da Sakarya iline bağlı Kaynarca ilçesi ile sınırlıdır. Batı sınırında İstanbul´un Şile İlçesi, Ağva kasabası ile komşu olan Kandıra´nın güney sınırını il merkezine bağlı olan köyler oluşturur. İzmit´e 45 km uzaklıktadır. İlçenin nüfusu 50.214´tür Bizanslılar ilçeye santral anlamına gelen "Kentri" adını vermişlerdir. 
İlçeye bu ismin verilmesinin sebebi, ilçenin Üsküdar ile Tarsus arasında gece yapılan bir haberleşme sisteminin bir santrali niteliği taşımasıdır.Kerpe Bitinya Krallığının ardından Roma Bizans ve Ceneviz gemilerinin uğrağı haline gelmiştir. Osmanlı döneminde İstanbul´un ihtiyaçlarından odun kömürü, tomruk ve tahtanın bir kısmıda Kerpe´den ulaştırılmıştır. Kandıra Orhan Bey zamanında 1308-1317 tarihleri arasında Kocaeli fatihi adıyla anılan Akçakoca Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
1868 yılından önce Kandıra, Üsküdar kazasına bağlı bir nahiyeydi. Kaza olunca Bağımsız İzmit Sancağına bağlandı.Milli mücadele içinde de aktif rol alan Kandıra Kurtuluş Savaşı sırasında da işgallere maruz kalmıştır. 1918´de İngilizlerin, 1920´li yıllarda Yunanlıların işgallerini yaşayan ilçe, bir dizi Rum, Ermeni, Abaza, Çerkez çetelerinin saldırılarına maruz kaldı. Bu dönemde Kuva-i Milliye ve Atatürk´e gerekli desteği veren Kandıra, Milli Mücadele yıllarında da üzerine düşen onurlu görevi en iyi şekilde yerine getirmiştir.
 Bölgenin en yüksek tepesini Babadağı (400 m.) oluşturur. İlçenin en önemli akarsuları Sarısu, Seyrek ve Kumcağız dereleridir. İlçede Pınarlı köyünde tabii göl, Karaağaç ve Kaynarca ilçesinin Arifağa köyleri arasında Kamış gölü, Ütük´te bir gölet, ayrıca Ahmethacılar ile Kaymas Erikli köyleri arasında Toramanlar göleti vardır. Yılda ortalama 900-1000 mm. civarında yağış alan ilçede tabii bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur. Kandıra, ilimizdeki temiz sahilleri nedeniyle yaz aylarında turizm faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ilçedir.


 Ayrıca Babadağ Tepesinde Kocaeli fatihi Akçakoca´nın anıtmezarı bulunmaktadır. Yöreye özgü Kandıra bezi dokuma tezgahlarında dokunur ve peçete, köşe yastığı, masa örtüsü v.b. işler eski Türk motifleri ile işlenerek beğeniye sunulmaktadır. Hindi ve yoğurdu ile haklı bir üne kavuşan Kandıra meşhur süsleme taşlarıyla da ayrıca çok iyi tanınmaktadır.KANDIRA
Kandıra'nın eski tarihine dair hiçbir belge mevcut değildir. Aslında kasabaya aitte tarihlerimiz de bir işaret yoktur. Yalnız ortada istinat ettiğimiz bazı gerçekler vardır ki, işte bunlarla meçhul kalan noktaları aydınlatmak için yararlanılmaktadır. Kandıra'ya iki kilometre mesafede ve Kuzeydoğu yönünde Kışla köyü yanında halk arasında eskiden beri "Üç Bey" adıyla anılan ne yazık ki halende "Üç Bey" denilen mevkiinin asıl ve doğru adı "Uç Beyi"dir. Selçukluların Bizanslılarla yaptıkları kanlı mücadele ve savaşlarda ileri gelen beylerini şehit veren imparatorluk nihayet bunların sayesinde Kocaeli'ne sahip olabilmişlerdir. Bununla birlikte Selçuk saltanatının yayılmasında büyük rolleri görülen Uç Beylerdir. Bu tabir zamanımız askerliğinde geçtiği gibi önemli bir yeri vardır. İncelemelerimiz gösteriyor ki artık bu mahallin adı "Üç Bey" değil, "Uç Beyi" olması gerekir. Halk bu kavramı birbirine karıştırmıştır.
1-Seyrek tarihi itibariyle derin bir ilgi toplamakta haklıdır. Vilayet tarihi aydınlatılırken pek tabi ki Kandıra'nın da tarihini gözden geçirmek isteyen heyet Seyrek tarihini de yakından incelemek gereğini duyacaktır. Seyrek yaptığımız araştırma ve incelemelere göre bir şose ile Kandıra'ya bağlı küçücük bir iskeledir. Fakat bulunduğu mevki ile önemli bir yer tuttuğu kesindir. Bunu da Kandıra ile Seyrek arasında gördüğümüz bazı yol kalıntılarından anlıyoruz. Seyrek'te dikkati çeken ve bütün gidenlerin gözüne çarpan heybetli bir manzara arz eden Seyrek kaleleri görünür. Bu kaleler hakkında yapmış olduğum araştırmalarda şunu tespit ettim. Denizden ve bilhassa Cenevizlilerden gelecek herhangi bir istila hareketine karşı inşa edilmiştir. Bu kalelerin Bizanslılar tarafından Ceneviz deniz akınlarına karşı yapıldığı kuvvetle tahmin edilmektedir. Çünkü Kandıra'nın Bizans İmparatorluk beylerinden biri tarafından idare edildiğini ve beyliğin bir parçası olduğunu önceki yazılarımda bahsetmiştim.
Vilayetimizin hududu dâhilinde gerek Bizans ve gerek Selçuk tarihine ait birçok değerli kalıntılar bulunduğu itiraz kabul etmez bir gerçektir. Çünkü Kandıra ile Seyrek arasında Burhanlı köyünde, birkaç yıl önce toprak altında bir takım sütunlar ve harabelere rastlanılmıştır. Bazen köylüler tarlalarında çiftçi çubuklarıyla çalışırken toprak altından birçok heykel parçaları çıkarırlar. Bilahare kasabaya getirirler. Ve pek tabii olarak değerleri aranmadan bir kenara atılıp veya incelenmeden bir hüküm verilir. İşte bu gerçek belgeler değerleri dahi anlaşılmadan ortadan kaybolur gider. Biz bu yazı serilerini yazmakla yalnız Türk yolu okuyucularını aydınlatmak için değil, asıl gaye olarak bundan sonra çıkacak veya ele geçecek herhangi bir değer taşıyan taş, kitabe, yazı, heykel gibi bütün mevcut eserlerin ilgilileri tarafından toplatılarak memlekete ait bir varlık meydana getirmelerini sağlamak içindir.
Önceki yazımızda tarihi bir değer taşıyan Babadağı'ndan bahsetmiştik. Bu yazımda Kandıra isminin köken itibarıyla incelemesini yapacağız. Bu konuda elimizde hiçbir doküman belge yoktur. Yalnız kuvvetli tahminler, anlatılan menkıbeler gereken bilgiyi verebilmektedirler. Hatırlarda kaldığına göre dört beş yıl önce Kandıra'da ileri gelenler bulundukları mahallin değerlerini hissederek kasabamızın tarihi hakkında küçük incelemeler yaptırmak istemişlerse de küçük bir sonuç bile elde etmenin imkânsız olduğunu görmüşlerdi. Fakat bununla beraber gerçeğe yakın olmayan efsaneler ve menkıbeler ufak tefek fikir silsilelerine sahip olmuşlardır. Gerçeğe yaslanmayan efsaneler şunlardır. Kandıra Bizanslılar devrinin en önemli vilayetlerinden olup bir prens tarafından idare edilirmiş. Prensliğin merkezi merkezi o zamanlar (Kentre Santral) olan Kandıra imiş. Şimdi Kandıra isminin halk tarafından anlatılan şekilde açıklamasını kaydedelim. Bu açıklamalar yaşlı halk tabakalarından duyulmakla beraber menkıbelerin gerçeğe dayanan kısımları da kuvvetlidir. Çünkü Kandıra Selçuk tarihi ile ilgili bir kasabadır. Bunu da geçen yazımızda Akçakoca'nın Babadağ'ında meftun bulunduğunu açıklayan yazımızla ispat ettik. Çünkü söylenen menkıbelere göre Kandıra'nın kuzeydoğusunda eskiden beri Kanlıdere namıyla bir çay mevuttur. Bu çay Selçuklular zamanında ve kasabanın fethi sıralarında şiddetli savaşların meydana geldiği saha olarak gösterilmektedir. İşte Kanlıdere mevkiindeki savaşlarda insan kanları dere halinde aktığından dolayı kasabanın isminin buradan kaynaklandığı tahmin edilmektedir.